anlatılmaz yasanır derım(:ates sandıgın seytan deıl tanrıymıs herkez yanlıs bılıorumus meger tanrı yakıor ınsanı dunyada seytan ıse onu sonduren bır melek seytana tapmak lazım bu dunyada tanrıya ıse obur dunyada buymus aradıgınız mutluluk aramıyın kaf dagının ardında cekın kalbınızden seytanın gorunmez hancerını ve ızleyın olup bıtenı her zaman mutlu olcaksınız garantı ederım bu dunyada
(Goddess_Dea)
kotulugun tarafını tutmak ozgurlugun tarafını tutmaktır ozgurluk her engelın asılmasıdır.
(Goddess_Dea)
bu lafımda kusursuzum dıenlere tanrının bıle kusurları var neden ınsanların olmasınkı tanrının bıle sorunları var neden ınsanların olmasınkı ben kusursuzum dıenler sız ınsan deılmısınız(:_?
ınsanlar %80 %10 %9 %1 olarak ayrılır ben %1deyım benım karakterım yagmur damlalarına benzer ve ruzgara heryerı doldurur sayılamazlar asla sekıllerı olculmez doyulamazlar hep bıyerlerı doldurur bazen kurur ama bır surer sonra tekrar yagar ve orayı kapatır (: ve doldurur ruzgar gıbıdır bazen soguk eser bazen bır fırtına gıbı olur bazen ılık bır meltemle ruhunu oksar ve valse davet eder bazense yanlızgını alır elınden senı goklere cıkarır karanlıktan kurtarır sımsıkı sarar ama asla hıpalatmaz....
"kendini anlat",ne hissetiğini anlat"...
bazen sadece bu kadar direk sorulduğu zaman anlayabiioruz"anlatmanın" ne kadar zor olduğunu. nasıl gözüne çok yakın tutunca kağıdı okuyamaz insan,çok yaşadıklarımızı da okuyamıyoruz,en baştada kendimizi okuyamıoruz.
Annenizi anlatın desem?"annem işte"dersiniz sıfatlar az kalır,anlamsız kalır...bir insanı yaşamak gerekir anlatmak için.benim de yaşamımın her anını anlatmam gerekir kendimi anlatabilmem için.işte bu yüzden yeterince anlatamam kendimi hiçbir zaman, bütün sıfatlarım eksik, bütün hikayelerim yarım kalır.işte bu yüzden çoğu zaman "kimsin?" dediklerinde susarım"ben bilmem" demek isterim..beni bilenlere sorun onlar anlatsın.iilik yaptıklarım,kötülük yaptıklarım anlatsın,sevenler sevmeyenler, tanıtanlar ve tanıdıkarını sananlar anlatsın.
Ben de belki bir gün yolculuğu bitidiğimde dönüp kendime "sen busun" diyebilirsem, o zaman size söylerim ben kimim,ne isterim,ne yaşarım ne hissederim ama o zamana kadar...
Ben sadece susabilirim
Uzanmaya çalıştım ellerimle ağacın dallarına ama çok uzaktı..Zıpladım,hopladım,inat ettim,direndim nafile...Küçücük ellerime baktım sonra,zayıf,güçsüz,hiçbiryere ulaşamayan..Ulaştığı şeyi tutamayan yağlı avuçlarıma baktım herşeyi içinden kaydırıp parçalayan..
Tükettiğim insanları izledim,harcadığım sevgileri..Boş,anlamsız,kof bir biçimde dizilmişlerdi karşıma.
Hiçbirine dokunmak bile istemedim.Tiksintili bir surat ifadesiyle başımı diğer yana çevirip koşmak istedim..Duvara çarptım..
Tırmanıp duvarın üstünden atlamaya çalıştım! Güçsüzdüm oysa.. Her defasında düşüp yere yapıştım..
Midem bulanıyordu ve geçmişimden gelmiş onlarca insan üzerimde gülüyorlardı.Çirkin dişleri vardı hepsinin ve kokan ağızları.Vücutlarından kanlar dökülüyordu kıpkırmızı..'''Hesaplaş bizimle artık vaktidir'' diye bir ses çınlıyordu gökyüzünde ve sonra seslerin hepsi birbirine karışıyordu.İstemiyordum konuşmak veya sesim çıkmıyordu ,hepsi aynı kapıya çıkıyordu sonuçta.
Sonra farkettim kimseye veda etmemiştim...
Sevmiyordum ayrılmayı,ayrılık konuşması yapamayanlardandım.Sevsem ölüm gelirdi,sevmesem ayrı bir dert.Sonuçta sevmiyordum sende bir sorun yok, sorun bende demeyi.Veya tamam sevmiştim ama bitti demeyi..
Sorunluydum zaten bu her halimden belliydi.Keşke kaybolup gitmemizi sağlayacak bir hap çıksa.Bunalıp sıkıldığımızda onu içsek,ortadan kaybolsak,bi süre sonra herşey değiştiğinde geri dönsek yine tazelenmiş olarak.Ya da başka bir hap herşeyi unutmak için.Hafızaları sildirmek için.
Zihnimin oyunu muydu yine bunlar? Duvar yok muydu?Öyleyse neden yerde kıvranmış oturuyordum?
Hoşçakalın hepiniz o zaman, ben gidiyorum...
Gitmeyi sevdim her zaman...Gitmeden nasıl olduklarını sorsam insanlara belki üzülmezlerdi bile.Ardımdan üzülen insanların olması düşüncesi hoşuma gidiyordu...
Gittiğimde değerimin anlaşıldığını ,yokluğumun nasıl içlerine oturduğunu, yüreklerini sızlattıklarını düşünmeyi seviyordum.Mutlu oluyordum...
Bu yüzden hiçbir gidişimde üzülmedim...Arkamdan üzülen insanların varlığını düşünmek beni mutlu etti.
Sırf bu yüzden olsa gerek,kim bana hoşça kal dese gitse dünyam başıma yıkılırdı.
O yüzden hep önce ben gittim...
Geri dön denmesini ve dönmemeyi sevdim..
Kırmızı bonibonları ayırarak yedim..sonra maviler,sonra sarılar,ve en sona en sevdiğim kahverengiler..hepsinin dışı şeker ama sanki kahverengi daha bi çikolatalı..çikolatayım ben,çikolata seven,çikolata sevdirenim ben..gülebilmerem sensiz gülüm diye gezebilerem ben..aradım, taradım saçlarımı,kırmızıya boyadım,boyandım ben..anlamsız düşüncelerde,duyuncalarda,duymayıncalarda bir numarayım ben. Sonra da kırmızı ruj sürdüm dudaklarıma,koyu koyu yaptım,siyah kalem geçtim üzerinden,dolgunlaştrdım,olgunlaştırdım kendimi ben..gözlerime far sürdüm siyah,rimel çektim kirpiklerimi kıvırttım,uzattım dolgun kirpiklere sahip oldum ben,bakışlarıma anlam ekledim sözden,gönülden.oysa uzun süre bir insanın gözlerinin içine bakamayanlardanım ben.sonra dans ettim,ellerimi havaya kaldırıp hızlı hareket ettirdim disko topunun altında.Işıklar yanıp söndükçe ben kaybolup geldim.Herkes bir kayboldu,bir geldi,bir kayboldu,bir geldi..keşke hepsi gitse diye düşündüm birden..tek başıma koşsam dedim şu koca salonda içimden..kimse bakmasa bana,kimse görmese beni.ışık söndüğünde kaybolduğumda,yandığında dönmesem.orası neresiyse huzur duyduğum orda kalsam ya ben..sonra kapattım gözlerimi sallanmaya başladım sağa sola,sağa sola,sağa sola..orda anladım insanları sevmiyordum ben..gözümü açtığımda ilk gözlerimin buluştuğunu keşke öldürsem diye geçti düşüncemden.ya da ilk kalabalığı yararak kendine yer açmaya çalışan bencil insanlardan biri omzuma hızla çarptığında ,sanki onlardan başka kimse yokmuş gibi davrandıklarında elimdeki bıçağı böğürlerine geçirsem dedim içimden. Ama bıçağım yoktu ki benim..ve dilim de yoktu bıçak gibi sivri..korkak ,söz söylemeyen, nefretine karşı insanlara katlanan,kötü söz söyleyemeyen bir pısırıktım ben..ölebilmerem,öldürebilmerem..
Gözlerime baktı..Gözlerinin içine diktim gözlerimi ve aradım kendimi..Yoktum..
Elini pervasızca saçlarımda gezdirdi.Bir çocuk ağlaması geldi içime sevgiye muhtaç,ne ben ağladım, ne ağlama hissi gitti..’’Oysa sevmiştim seni..’’ diyordu içimde bir ses, ‘’ama artık bitti..’’ Sevseydim ağlamayı başarabilirdim belki..Ama artık akmıyordu gözyaşım.Sadece büyük bir yabancılık duygusuyla içim eziliyordu.Yabancıydık...Şarkıdaki gibi,iki yabancı gibi, birlikte ama yalnız iki yabancıydık.. Gitmek istesem de ayağımda beni bağlayan bir pranga var gibiydi.Yanında da olsam ,uzakta da olsam hiçbir hissim değişmiyordu aynı onun hislerinin değişmediği gibi.Ve özlemiyordum onu artık..Kendi içimde gezindim..Adını sayıkladım defalarca.Oysa adının anılmasında bile kalbim parçalanır gibi yerinden çıkardı, özlemle karışık buruk bir sevgiyle..Şimdi hiçbirşey kalmamıştı.Yüzüne baktım.Sanki o vahşi güzellik kaybolmuştu,herkesten kıskandığım o eşsiz yüzden eser yoktu.Bana bakışından mıydı onu güzel bulmam bilemedim..Ama şimdi karşımda alışılmış,herkes gibi biri oturuyordu.Sadece alışkanlıktı bu.Birlikte olma alışkanlığı.Elele yürüme alışkanlığı,birbirine herşeyi anlatabilme alışkanlığı,sigara alışkanlığı, yüzündeki bene alışkanlık, tenindeki kokuya alışkanlık, elde edilmiş olmanın alışkanlığı,bir şey ispat etmeye çalışmama alışkanlığı, bir insanı baştan başa keşfetmiş olmanın verdiği rahatlıkla donanımlı yeni bir şeyler keşfetme ihtiyacı duymayan yorgun bir alışkanlık.. Ya sevgi,ya aşk?.. Hani bitmez sanırdım..Bitiyormuş..Uğruna ağlasan,ölsen, ne yaparsan yap bir dönem bir süre sonra bitiyormuş..Ne acı.. Herşey yalan mı oluyor yani birer birer ? Hafızalara kazınan ve hatırlandığında yürek hoplatan ne varsa siliniyor birer ikişer..Hatırlıyomusun diye başlayan cümlelerimiz azalıyor aramızda.Birimiz hatırlasa,öbürü hatırlamıyor..Bunun için mi yaşadık oysa, ölümsüz kılmaktı hani amacımız ? Yalan oluyor herşey..Üstelik nefret de duymuyorum.Zamana mı nefret duymalıyım? Saçma,siliyor işte herşeyi olağanca..Sana mı duymalıyım? Ne gerek var ki ,herkesten ne farkın var,sen de istemezdin belki..Kendime mi nefret duymalıyım? Benim senden ne farkım var ki!.. Aynıyız işte..İlk defa eşit dövüşüyoruz.. Ne kovalayan ,ne de kaçan var artık..İki tane yorgun insan var kovalamaktan ve kaçmaktan yorulmuş..Şimdi kalkıp gitsem yanından,bir daha aramazsın.Sen gitsen ben gelmem peşinden.Yorulmuşuz, gitme demeye bile halimiz yok. Gitmeye de halimiz yok..Buydu demek ki sonu.Her hikayenin sonu aynıymış demek..
Sen de çirkin olurmuşsun birgün,sende herkes gibi olurmuşsun..Ben de bıkarmışım birgün..
Ve gitmek zorunda kalmasa da kimse ,yürekler zaten gidermiş bedenlerden önce...
Ayrılıkmış..Buymuş...
KENDİNİ ÜZME OLİMPİYATLARI DÜZENLENSE HERHALDE EN BAŞARILI OLUP BİRİNCİLİĞİ ALNIMIN AKI VE GÖZYAŞIMIN BOL KESELİĞİYLEALIRDIM..APTALLIK MADALYASI DA EK OLARAK GELİRDİ...
Başarısızım hayat karşısında sanırım,ya da hayat çok başarılı benimle oynadığı oyunlarda.1-0,2-0,5-0 da değil yüzbinlerce başarısına karşılık sıfırım.Ne zaman kazanmaya çok yaklaşsam şahını çekiveriyor ve ben yine apışıp kalıyorum elimde piyonla..Başarısızım,bu çok net,bir medyumun cam küresine bakmasına,tarot açmasına veya kahve içmeme gerek yok.Yoldan geçen en yarım akıllı insanı dahi çevirseniz, okuma yazması olmayan bir ebleğe de sorsanız,profesöre ,doçente de sorsanız sonuç aynı; başarısızım..Bunun için hayatımı anlatmama da gerek yok, yüzüme bakan o aptal bıkkın ve çaresiz halimden zaten biçok kereler mağlup olmuş bir salağı görürler.Bir kere de kazan be insan!İnsansın sonuçta kaybedersin,herşey insan için vesaire gibi bahanelere her defa da sığınılmaz ki!Artık sığınacak,saklanacak yerin de kalmadı..Kabak gibi kıçın dışarı taşıyor.Alnıma yazıp gezsem de farketmeyecek artık zaten..Hem gerçekten yoruldum da..Siyaha baka baka baka bu beyazdır,mavidir veya pembedir gibi yorumlar yapıp,çevremdekilere onun siyah olmadığını inandırmaya çalışmaktan,bir yalana inanmaktan ve yalana tutunup yaşamaktan yoruldum.Tutunacak yer de kalmadı ki,tüm yalanlarım elimde patladı.Kendimi kendime inandıramıyorum artık.Desem ki gözüme sen gözsün,hadi ordan der.İki kere iki dörttür desem,bu kadar mutlak bir gerçeğe şüpheyle yaklaşır artık insanlar.Sadece ben aptalım desem inanırlar,yeni mi anladın derler,nihayet gerçekleri görmeye başlamışsın,rüya dünyandan çıkmışsın derler.Bir insan aynı hatayı kaç kere yapar en fazla?Sobaya dokunursun elin yanar,çekersin,bir daha dokunmazsın,sonra belki soğumuştur diye bir daha denersin,yine elin yanar çekersin, üçüncüyü de hadi bi müddet sonra aklından zorun varsa,veya zamanla sönmüş olması umuduyla ,o da belki denersin,üçtür ya herşeyde şansımız..Ama ardarda defalarca yanan sobaya elini yapıştırıp beklemez ki insan soğumasını..Ben yapıyorum işte..Deli miyim? Belki..Kendime garezim mi var ?Hayır..Ölmek mi istiyorum? Yoo.. E ne bu şimdi o zaman? Niye ardarda aynı hataları sonu olmadığını ve üzüleceğimi,paramparça olacağımı bildiğim halde yapıyorum? Var mı yanıtım? Yooooookk.. Yok tabii..İşime gelmeyince yok! E bu kadar mantıksız olduğum bir noktaya ben nasıl geldim? Bilmiyorumm... Bilmiyom tabi..KENDİMLE BAŞIM DERTTE,NE YAPSAM BİLMİYORUM...
Başkasının yaptığı saçma noktaları çok güzel yakalayıp açıklamasını da rahatlıkla çözüyorum,analizini yapıyorum,her boku biliyorum.Kendimi de bir noktaya kadar idare edebiliyordum.Şundan şöyle yapmışımdır,bundan oraya gitmişimdir falan gibi,ama artık bahanem de kalmadı ki..Körlük!Beyinsizlik!Açıklaması yok..Kör de değilim,beyinsiz de..Ama yok işte artık kendime bile sunacak bahanem yok..Herşeyimin yanıtı; bilmiyorum..Hayat bile biryerlere sürüklüyordu beni,artık o da ümidi kesti, öylece bıraktı,hiçbiryere sürüklenmiyorum bile,o aynı aptal noktada bıraktı,bir sağa sola çarpıyor,kendimi küçücük alanda yaralıyor,bereliyor,kanatıyorum..
Başarılı olduğum tek konu sanırım başarısız olmak..Bridget jones da izlemiştim sanırım,tabii boşa değil kendimi onunla o kadar çok özdeşleştirmem.İşin acı tarafı halim ondan daha vahim.En azından Hugh Grant’ın işe yaramaz olduğu herkesçe bilinen bir gerçek olsa da onu aldattığında vesaire olduğunda Renee-Bridget akıllanmış ve diğer uslu olan adamı seçmiş ve sonunda evlenip mutlu olmuştu.Bu mutlu bir son.Çok çok mutlu bir son.Benim gibi bir aptalın asla ulaşamayacağı bir son.Benim Hugh Grant ‘im ,işe yaramazımın ne olduğu belliyken beni bekleyen uslu bir avukat yok!!Yok!!Yok!!Bu kafayla olmayacak da..
Bu yazıdan çıkaracağımız ana fikirler;
1-Aptallar her zaman aptaldır ve en çok zararı kendilerine verirler
2-Hugh Grant gibi tipleri gördüğünüzde ardınıza bakmadan kaçın(Bridget Jones kadar şanslı olmak kolay değil)
3-Her konuda başarısız olmayı başarmak da bir başarıdır
4- Soba sıcaktır
Yağ satarım,bal satarım...
Gelirim gelinmemiş yerlere...
Gözalabildiğine maviliklere açarım..Çiçek çiçek kokarım,mavi mavi koklarım... Masmavi...Masmavi...Masmavi... Ağzı bozuk mektuplarım var,albümlerim var..Yağ satarım ,bal satarım,bal gibi severim,acı satarım,alır kendim acıyı çayla içer, etrafa neşe saçarım,rüzgar olurum,yağmur olurum,gelir üstüne yağar, sarmaş olurum...Dokunurum dokunulmamış yerlerine sırdaş olurum...Severim sevilmemiş yerlerini yangın olurum.. Bir yer vardır gıdığında,gıdığınla kulağın arasında,kadife gibi yumuşacık, en çok oraya yüzümü gömer ,öper öper koklarım,orasıdır benim yerim,sığınır orda yaşar, mutlu olurum..Yağ satarımm ,bal satarım,Sen ölme yine de ben satarım..Çok severim,çok severim,sen sevmesen de ben severim..Gitsen de beklerim..Gelmesen de beklerim..Güler güler ağlarım,yağ satarım,bal satarım, hayaline asılı kalır yaşarım...Yokluğun birşey ifade etmez,hep yanında olurum...Ezilirmişim,büzülürmüşüm,yalnız kalırmışım umrumda değil..Salarım kendimi maviliklere, dalarım rüyalara,bal satarım... Yüzüne taparım,gözüne taparım,ellerine taparım..Yitip giderim mavilerinde ses çıkarmam,şarkı söylerim,gitar çalarım,uyur,uyanır sana çikolatalı pasta yaparım ...Pamuklara sarmalar,çiçekler alırım sana rengarenk, mavi mavi çocuklarımız olur masmavi..
Kal isterim yamacımda,ayrılma isterim dudaklarımdan, koklar koklar yanarım,bal satarım, balını alırım,ballı kaymaklı kahvaltılar hazırlarım..Mavi mavi gülersin ,masmavi... Senin sevdiğin gibi severim seni,sen özgürlük dersin buna ben tutsaklık...Sen bencillik dersin, ben sahiplenmek...Bunlardan uzak sevmeleri seversin, ben de özgür ve sahiplenmeden severim,bencil olmam,tutsak olmam derim sana,yalan söyler ,yine severim seni,sarmalar,şakalar,yakalar kıskıvrak sararım .. Gam satarım,kahır satarım,kahkahalar alırım sana yumuşak yumuşak,sararım yine daha sıkı,bırakmam..Bal satarım, aşk alırım sana bol bol ki b ilirsin hiç bitmez,bitse yine alırım,yine doyururum karnını,gıdığını öper doyarım ben de masmavi..
Yağ satarım,bal satarım..Sana taparım...Çikolata alırım,pasta yaparım,beslerim seni ellerimle seve isteye...Kaymaklı ekmek kadayıfı yaparım sana ballar damlayan sonra satarım balı,sana taparım masmavi...